Pozitif Psikoloji ile Koçluk
Son yıllarda üzerinde çokça konuşulan ve insanın anlam arayışında trend konulardan biri haline gelen Pozitif Psikoloji; hayatı daha doyurucu ve tatminkar hale getiren, yaşanmaya değer önemli konuları inceleyen bir bilim dalıdır. Üzerinde bu kadar fazla konuşulmasının sebebi ise bir kısım görüşün pozitif psikolojiyi bir popüler kültür aracı ya da kişisel gelişimin yeni alt başlıklarından biri olarak değerlendirmesi, bir kısmının ise psikoloji biliminin üzerinde yer almaya çalışan bir akım olarak değerlendirmesidir. Ancak aksine Pozitif Psikoloji giderek önemi daha çok anlaşılan geleneksel psikolojinin alt başlıklarından biri ve tamamlayıcısıdır.
2000’li yılların başında Amerikalı Psikolog Martin Seligman tarafından temelleri atılan Pozitif Psikoloji, geleneksel psikolojinin hastalık ve patolojiler üzerinde durarak neyin yolunda gitmediği gibi negatif duygular üzerine çalışmasının aksine iyi oluş halini arttırmakla ilgilenir. Bunu yaparken nelerin kötüye gittiğinin incelenmesi gereğini de kabul eder, fakat kişinin güçlü yanlarının zayıflıkları kadar önemli olduğunu vurgular. Bazı nüans farklılıkları olsa da bu yönüyle pozitif psikoloji ve koçluk uygulamaları arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır. Koçluk çalışmalarında da çeşitli araçlar kullanılarak kişinin güçlü yanlarının ortaya çıkarılması ve gelişim alanlarına farkındalık kazanması temel amaçlardan biridir. Farkı ise koçluk bireyler için zayıflık tanımını kullanmaz. Bunun yerine gelişim alanları olarak, kendini gerçekleştirme sürecinin adımları üzerine odaklanır.
Dr. Martin Seligman “iyi oluş hali” olarak da 5 temel faktörü tarif eder. Hem Pozitif Psikolojinin temel kavramları olan, hem de koçluk çalışmalarının baz aldığı bu faktörler:
- İyi duygular
- Yaşama bağlılık
- İlişkiler
- Hayatın anlamı
- Başarılar’dır.
Belirtilen her bir madde; insana ve anlam arayışına dair temel yapıtaşlarıdır. Bu gerekçeyle her biri üzerinde ayrı ayrı çalışmalar yürütülmekte bireysel yaşam koçluğundan, kariyer ve yönetici koçluğuna, öğrenci koçluğundan spot koçluğa uygulama alanı bulmaktadır.
Görüldüğü üzere Pozitif Psikoloji, son moda ya da popüler bir kavram olmaktan öte ayakları sağlam zeminlere oturan bir bilim dalı, koçluk çalışmalarının da beslenmiş olduğu önemli bir disiplindir. örü körüne bir mutluluk bilimi değil yaşamı değerli kılan unsurları irdeleyen, bireylerin güçlü özelliklerini ortaya çıkaran ve “nereden” yerine “nereye” sorusuyla ilgilenen bir yaklaşımdır.
- Published in Genel
Koçluk mu alsam Psikoloğa mı gitsem?
Günümüzde iş ve yaşam koşulları giderek ağırlaşmakta, muğlaklık ve belirsizlikler artmakta ve özellikle ülke koşullarına bağlı olarak pek çok konuda büyük ve hızlı değişimler yaşanmaktadır. Haliyle de bu değişken durumlara adaptasyon telaşı, özellikle metropol insanlarını ekstra stres yüküne maruz bırakarak gelecek kaygısı, yaşamdaki amaçlarını ve yönlerini kaybetme gibi durumlara sürüklemektedir. Belirli zamanlarda belki de hepimizin ya da pek çoğumuzun içinde bulunduğu bu noktada güvenilir bir destek ihtiyacı ortaya çıkmakta bu da:” bir koça mı, yoksa psikoloğa mı gitmeliyim?” sorusunu getirmektedir.
Birbirine sıklıkla karıştırılan ve zaman zaman birbiri yerine konumlandırılan Koçluk ve Psikoterapi aslında belirgin sınırlarla ayrılması gereken iki farklı uzmanlık alanıdır. Psikoterapi de, geçmiş ve geçmişten bugüne yansıyan sorunlar, psikolojik hastalık ve patolojiler ile çalışılırken Koçluk, bugün ve gelecek ile ilgilenir. Kişinin içsel yolculuğunu başlatarak kendini tanıma, farkındalık geliştirme ve özgüvenle yeni seçenekler üretebilmesine odaklanır. Bu sebeple koçluk “neden” sorusu yerine “nasıl” ile çalışırken psikoterapi sürecinde psikolog danışanın yüz yüze olduğu ya da geçmişten getirdiği ruhen yıpratan bir problemin kaynağına ulaşmak için nedenleri sorgular. Bu nedenle psikoterapi süreci aylar ve hatta kimi durumlarda yıllar alabiliyorken, koçlukta çalışılan konu doğrultusunda tanımlı ve belirli bir çalışma süreci vardır. Bu sürenin sonunda gelindiğinde; gerek görülmesi ya da çalışma sürecinde ortaya çıkan yeni bir ihtiyaç olması durumunda koç ve danışan karşılıklı mutabık kalarak süreyi uzatabilir.
Koç, danışanının geleceğe dair plan, niyet ve isteklerini hedefler haline getirilerek kişilerin başarılarını arttırmaya yönelik çalışmalar yapar. Derin dinleme yaparak söylenmeyenin ardına bakar, güçlü sorular sorarak danışanın kendini keşfetmesine katkı sağlar. Ayrıca koç; kullandığı çeşitli araçlar ve envanterler ile danışanının güçlü yönlerini ve gelişim alanlarını fark etmesine aracılık eder, hedefleri doğrultusunda cesaretlendirir.
Koçluk ve Psikoterapinin farklarını belirten tüm bu bilgilerle birlikte, bir de oldukça önemli ortak bir özellikleri vardır ki o da; görüşmelerin mahremiyeti ve gizliliğidir. Her iki uzmanlık alanında da etik kurallar gereği Koç-Danışan, Psikolog-Danışan arasındaki görüşmelerin gizliliği temel esastır.
Koçlukla ilgili tüm bu konular ve ilave sorularınız için benimle iletişime geçebilirsiniz.
- Published in Genel