Koçluk nedir? Ne değildir?

 

Günümüzde bazı kavramların popüler olma ve sindirilmeden tüketilme hızı, o kavramların içselleştirilip hayatımızda yer alma sürecinden çok daha çabuk olmaya başladı.

Farkındalık, Sahicilik, Ego ve Değerler bir çırpıda aklıma gelen, üzerine çok konuşulsa da kelime anlamlarından öte derinlikli manaları kaçırılan kavramlar bana göre. Koçluk da maalesef giderek bu kavramlar gibi felsefesi ve derinliği kaçırılıp kapitalist yaklaşımların üzerine gölge ettiği bir noktaya geliyor. Yeterliliği olmayan kurumlardan, birkaç günlük eğitimler sonucu alınan sertifikalarla kendine hızlıca “Koç” diyen, yüksek perdeden vaatlerde ve söylemlerde bulunan kişilerin sayısındaki artış,  koçluğa olan şüpheli yaklaşımları arttıran temel etmenlerden.

Tüm bu popülist ve abartılı yaklaşımlara karşın Koçluk; danışan kişinin bir kendini tanıma ve potansiyelini keşfetme aracıdır.  Tercihlerini, iş ve yaşam hedeflerini belirleyerek aksiyon alma ve bu doğrultuda davranışlarını değiştirerek “yeni ben’e” adapte olma sürecidir. Koç bu süreçte sadece destek fonksiyondayken, danışan tüm sorumluluğuyla sürecin merkezindedir. Karşılıklı olarak oluşturulan güven ortamında koç; geçmiş hatalar yerine gelecekteki ihtimallere odaklanır ve yönelttiği güçlü sorularla danışanı düşünmeye sevk eder. Cesaretlendir, yüreklendirir ancak değişime ve dönüşüme giden adımları atan koç değil, danışanın ta kendisidir. Yani koçluk, sorun yerine çözüme odaklı bir yaklaşımla kişinin kendi en iyi versiyonuna ulaşma yolculuğudur. Zaman zaman karıştırılıp, karşılaştırılsa da koçluk bu yanıyla terapiden net bir çizgiyle ayrılır. Koçluk ve Psikoterapi arasındaki farkları detayları ile http://lutfiyegenco.com/kocluk-mu-alsam-psikologa-mi-gitsem/linkindeki blog yazımdan okuyabilirsiniz.

Koçluk ile karıştırılan diğer kavramlardan bir diğeri ise Mentorluk ve Danışmanlık’tır. Koçluk sürecinde;  koç danışan kişinin konusu ile ilgili bilgi sahibi olmak zorunda değil ve potansiyel bilginin kaynağı danışan iken Mentor belli bir konuda yetkinlik ve tecrübe sahibi olan kişidir ve Mentorluk da bu bilgilerin ihtiyacı olan kişi/lere aktarım ve karşılıklı paylaşım sürecidir. Danışmanlıkta ise belirli bir konuda hizmet verilmesi söz konusudur. Tek taraflıdır, işi danışman yapar.

Yalnızca belirtmekte özellikle fayda gördüğüm eğer koç danışanın konusu ile ilgili bilgi sahibi ve danışan o konu ile ilgili ilerleyemiyor ise; koç danışan müsaade isteyerek mentor şapkasını takabilir ve bilgi aktarımında bulunabilir. Mentorluk süreci ve koçluk ile ilgili bilgili daha detaylı bilgiler  http://lutfiyegenco.com/mentorluk-nedir-kocluk-mentorluk-arasindaki-farklar-nelerdir/ linkindeki blog yazımdan okuyabilir,  Koçluk ya da Mentorluk hizmeti almak isterseniz iletişim bilgilerimden bana ulaşabilirsiniz.

 

bunu paylaş

 

Pek çoğumuzun hayatında derin izler bırakan, önemli iş ya da hayat derslerini zihinlerimize yerleştirecek şekilde aktaran, başucu rehberi gibi bilgeliği ile anımsadığımız önemli kişiler vardır. Bu kişilerden aldığımız bilgiler öylesine kıymetlidir ki genelde soyutla somut, geçmişle gelecek, yaşam ve yaşam ve yaşam ötesiyle bir bağ kurulduğundan hikayeler gibidir anlattıkları, anlattıkları çok çeşitli duygular uyandırarak hafızalarımıza kaydedilir.  Bizim kültürümüzde akıl hocası, üstad, kılavuz ya da usta olarak bilinen bu kişiler, günümüzde Mentor kavramıyla karşılık bulmakta; yaptıkları paylaşım da Mentorluk olarak anılmaktadır.

Yani Mentorluk; belli bir alanda,  konuda uzman olan bir kişinin, uzman olduğu bu alanla veya konuyla ilgili bilgileri tecrübesiz ya da daha az tecrübeye sahip kişi/lerle paylaşma sürecidir.  Aslında koçlukla tam da bu gerekçeyle aralarında büyük bir fark bulunmaktadır.  Mentorluk başlı başına bir bilgi aktarım süreciyken, koçlukta ana bilginin kaynağı danışandır. Koç danışana ayna tutarak bu öz bilgilerin farkındalığını sağlar. Gizli kalan, paslanmış yada göz ardı ettiği potansiyeli açığa çıkarır.

Mentorluk kavramının mitolojik olarak kökeni ise  Odysseia Destanı’na dayanır. Kral Odisseus Truva Savaşı’na giderken krallığın idaresini ve henüz bebek olan oğlu Telemakhos ile tüm ailesini yakın arkadaşı Mentor’a emanet eder. Fakat savaş öngörülenden uzun sürer ve Kral Odisseus 20 yıl sonra döner. Geldiğinde krallık büyük bir karmaşa içindedir.  Buarada Mentor kendine emanet edilen görevleri yerine getiremez ve Tanrıça Athena Mentor kılığına girerek hem Kral Odisseus’a rakiplerine karşı yardım eder, hem de oğlu Telemakhos’a  babasını bulmasında kılavuzluk ve akıl hocalığı yapar. Mitolojik hikayeye göre Kraliçe Athena hem Kral Odisseus’un hem de oğlunun hata yapmalarına izin verip, bu hatalarından ders çıkarmaları için yardımcı olur. Gerekli durumlarda kalkanını ve pelerinin kullanarak koruyucu  bir rol üstlenir. Bu sebeple Mentor adı, usta-çırak, akıl hocalığı ve kılavuzluk ile karşılık bulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Lalalık sistemi de aynı göreve karşılık gelir.

Etimolojk olarak “koç” kelimesinin de enterasan bir hikayesi vardır ve kökenleri de Macaristan’a dayanır. 16. Yüzyılda yüksek kalitede at arabalarının yapıldığı Macaristan’ın bir köyünde, bu taşıyıcı at arabalarına  “Kocs” adı verilmiş ve kelimeyle ortaya çıkmıştır. İngilizce olarak  “Coach” ise otobüs, posta aracı ve uzun yolculuklar için kullanılan at arabası gibi karşılıklar bulsa da 19. yüzyılda İngiliz üniversite öğrencileri, akademik kariyerlerinde onları başarıya taşıyan özel öğretmenler için metaforik olarak “Coach” kelimesini kullanmaya başlamıştır. Türkçeye Koç kavramının girişi ise 80’lerin efsane basketbol dizisi “Beyaz Gölge” ile Koç Ken Reeves ile olmuştur.

Dolayısıyla Koç için bugün kullanılan güncel manasına en yakın açıklama İngiliz özel öğretmenler için kullanılan metaforik karşılık yada basketbol antrenörü gibi olsa da; kökenlerini aldığı at arabasının yolcusunu bulunduğu yerden istediği yere taşıması gibi, Koç da danışanını yaşam yolculuğunda gitmek istediği yere taşır ya da başka bir değişle gitmesine yardımcı olur.

Koçluk yada Mentorluk hakkında bunların dışında bir konuda yada daha detaylı bilgi almak isterseniz iletişim bilgilerinden bana ulaşabilirsiniz.

 

bunu paylaş
positif-psikoloji

Son yıllarda üzerinde çokça konuşulan ve insanın anlam arayışında trend konulardan biri haline gelen Pozitif Psikoloji;  hayatı daha doyurucu ve tatminkar hale getiren, yaşanmaya değer önemli konuları inceleyen bir bilim dalıdır. Üzerinde bu kadar fazla konuşulmasının sebebi ise bir kısım görüşün pozitif psikolojiyi bir popüler kültür aracı ya da kişisel gelişimin yeni alt başlıklarından biri olarak değerlendirmesi, bir kısmının ise psikoloji biliminin üzerinde yer almaya çalışan bir akım olarak değerlendirmesidir. Ancak aksine Pozitif Psikoloji giderek önemi daha çok anlaşılan geleneksel psikolojinin alt başlıklarından biri ve tamamlayıcısıdır.

2000’li yılların başında Amerikalı Psikolog Martin Seligman tarafından temelleri atılan Pozitif Psikoloji, geleneksel psikolojinin hastalık ve patolojiler üzerinde durarak neyin yolunda gitmediği gibi negatif duygular üzerine çalışmasının aksine iyi oluş halini arttırmakla ilgilenir. Bunu yaparken nelerin kötüye gittiğinin incelenmesi gereğini de kabul eder, fakat kişinin güçlü yanlarının zayıflıkları kadar önemli olduğunu vurgular. Bazı nüans farklılıkları olsa da bu yönüyle pozitif psikoloji ve koçluk uygulamaları arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır. Koçluk çalışmalarında da çeşitli araçlar kullanılarak kişinin güçlü yanlarının ortaya çıkarılması ve gelişim alanlarına farkındalık kazanması temel amaçlardan biridir. Farkı ise koçluk bireyler için zayıflık tanımını kullanmaz. Bunun yerine gelişim alanları olarak, kendini gerçekleştirme sürecinin adımları üzerine odaklanır.

Dr. Martin Seligman “iyi oluş hali” olarak da 5 temel faktörü tarif eder. Hem Pozitif Psikolojinin temel kavramları olan, hem de koçluk çalışmalarının baz aldığı bu faktörler:

  1. İyi duygular
  2. Yaşama bağlılık
  3. İlişkiler
  4. Hayatın anlamı
  5. Başarılar’dır.

Belirtilen her bir madde; insana ve anlam arayışına dair temel yapıtaşlarıdır. Bu gerekçeyle her biri üzerinde ayrı ayrı çalışmalar yürütülmekte bireysel yaşam koçluğundan, kariyer ve yönetici koçluğuna, öğrenci koçluğundan spot koçluğa uygulama alanı bulmaktadır.

Görüldüğü üzere Pozitif Psikoloji, son moda ya da popüler bir kavram olmaktan öte ayakları sağlam zeminlere oturan bir bilim dalı, koçluk çalışmalarının da beslenmiş olduğu önemli bir disiplindir. örü körüne bir mutluluk bilimi değil yaşamı değerli kılan unsurları irdeleyen, bireylerin güçlü özelliklerini ortaya çıkaran ve “nereden” yerine “nereye” sorusuyla ilgilenen bir yaklaşımdır.

bunu paylaş

Günümüzde iş ve yaşam koşulları giderek ağırlaşmakta, muğlaklık ve belirsizlikler artmakta ve özellikle ülke koşullarına bağlı olarak pek çok konuda büyük ve hızlı değişimler yaşanmaktadır. Haliyle de bu değişken durumlara adaptasyon telaşı, özellikle metropol insanlarını ekstra stres yüküne maruz bırakarak gelecek kaygısı, yaşamdaki amaçlarını ve yönlerini kaybetme gibi durumlara sürüklemektedir. Belirli zamanlarda belki de hepimizin ya da pek çoğumuzun içinde bulunduğu bu noktada güvenilir bir destek ihtiyacı ortaya çıkmakta bu da:” bir koça mı, yoksa psikoloğa mı gitmeliyim?” sorusunu getirmektedir.

Birbirine sıklıkla karıştırılan ve zaman zaman birbiri yerine konumlandırılan Koçluk ve Psikoterapi aslında belirgin sınırlarla ayrılması gereken iki farklı uzmanlık alanıdır. Psikoterapi de, geçmiş ve geçmişten bugüne yansıyan sorunlar, psikolojik hastalık ve patolojiler ile çalışılırken Koçluk, bugün ve gelecek ile ilgilenir. Kişinin içsel yolculuğunu başlatarak kendini tanıma, farkındalık geliştirme ve özgüvenle yeni seçenekler üretebilmesine odaklanır. Bu sebeple koçluk “neden” sorusu yerine “nasıl” ile çalışırken psikoterapi sürecinde psikolog danışanın yüz yüze olduğu ya da geçmişten getirdiği ruhen yıpratan bir problemin kaynağına ulaşmak için nedenleri sorgular. Bu nedenle psikoterapi süreci aylar ve hatta kimi durumlarda yıllar alabiliyorken, koçlukta çalışılan konu doğrultusunda tanımlı ve belirli bir çalışma süreci vardır. Bu sürenin sonunda gelindiğinde; gerek görülmesi ya da çalışma sürecinde ortaya çıkan yeni bir ihtiyaç olması durumunda koç ve danışan karşılıklı mutabık kalarak süreyi uzatabilir.

Koç, danışanının geleceğe dair plan, niyet ve isteklerini hedefler haline getirilerek kişilerin başarılarını arttırmaya yönelik çalışmalar yapar. Derin dinleme yaparak söylenmeyenin ardına bakar, güçlü sorular sorarak danışanın kendini keşfetmesine katkı sağlar. Ayrıca koç; kullandığı çeşitli araçlar ve envanterler ile danışanının güçlü yönlerini ve gelişim alanlarını fark etmesine aracılık eder, hedefleri doğrultusunda cesaretlendirir.

Koçluk ve Psikoterapinin farklarını belirten tüm bu bilgilerle birlikte, bir de oldukça önemli ortak bir özellikleri vardır ki o da; görüşmelerin mahremiyeti ve gizliliğidir. Her iki uzmanlık alanında da etik kurallar gereği Koç-Danışan, Psikolog-Danışan arasındaki görüşmelerin gizliliği temel esastır.

Koçlukla ilgili tüm bu konular ve ilave sorularınız için benimle iletişime geçebilirsiniz.

bunu paylaş
TOP